Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

yapmadığını bırakmamak

  • 1 yapmadığını bırakmamak

    = yapmadığını kalmamak он всё так испо́ртил, как то́лько мог

    Türkçe-rusça sözlük > yapmadığını bırakmamak

  • 2 yapmadığını kalmamak

    Türkçe-rusça sözlük > yapmadığını kalmamak

  • 3 yapmak

    вы́лепить де́лать лепи́ть сде́лать соверша́ть
    * * *
    -i
    1) врз. де́лать, сде́лать; вы́полнить

    büyük bir iş yapmak — проде́лать большу́ю рабо́ту

    yeniden yapmak — переде́лывать

    2) создава́ть, стро́ить

    bir ev yapmak — постро́ить дом

    3) гото́вить

    dersini yaptı — он пригото́вил свои́ уро́ки

    yemek yapmak — гото́вить пи́щу

    4) чини́ть, почини́ть

    bozuk yolu yaptılar — они́ отремонти́ровали разби́тую доро́гу

    bu saatçi saatimi yapamadı — э́тот часовщи́к не смог почини́ть мои́ часы́

    5) быть причи́ной, вызыва́ть что

    durgun sular sıtma yapar — стоя́чие во́ды спосо́бствуют заболева́нию маляри́ей

    6) выполня́ть, исполня́ть, осуществля́ть (желание, просьбу)

    arkadaşım on dakika içinde istediğimi yapmıştı — мой това́рищ за де́сять мину́т вы́полнил мою́ про́сьбу

    7) привести́ в поря́док

    yatak yapmak — постла́ть посте́ль

    8) занима́ться чем

    spor yapmak — занима́ться спо́ртом

    tarım yapmak — занима́ться се́льским хозя́йством

    9) (с)де́лать кого-что кем-чем

    hasta yapmak — сде́лать больны́м

    zengin yapmak — сде́лать бога́тым

    10) (тж. altına yapmak) обде́латься, сде́лать под себя́

    çocuk altına yaptı — ребёнок обка́кался

    11) разг. вы́дать за́муж

    bu kızı sana yapacağım — я вы́дам за тебя́ дочь

    12) поступа́ть, де́лать, де́йствовать ( каким-либо образом)

    doğru yaptın — ты пра́вильно сде́лал / поступи́л

    iyi yapmıyorsun — ты нехорошо́ поступа́ешь

    uyumuş gibi yapıyor — он де́лает вид, что спит

    ben adamı ne yaparım biliyor musun? — ты зна́ешь, что я сде́лаю с э́тим челове́ком? ( угроза)

    13) (тж. öğrenim yapmak) учи́ться, получа́ть образова́ние

    öğrenimi Fransa'da yaptı — он получи́л образова́ние во Фра́нции

    14) учи́ться на кого

    doktor yapmak — учи́ться на до́ктора

    terzi yapmak — учи́ться на портно́го

    bu kış çok soğuk yaptı — э́той зимо́й бы́ло о́чень хо́лодно

    16) в некоторых словосочетаниях выступает со значением "совершать то или иное действие", переводится в зависимости от примыкающего имени

    bir seyahat yapmak — соверша́ть путеше́ствие

    hesap yapmak — производи́ть подсчёт

    kazı yapmak — производи́ть раско́пки

    bir sözleşme yapmak — заключа́ть догово́р

    bir toplantı yapmak — проводи́ть собра́ние

    vazifesini yapmak — выполня́ть свой долг

    17) в роли вспом. гл. с именами образует составные глаголы

    bayram yapmak — пра́здновать

    resim yapmak — рисова́ть

    tesir yapmak — влия́ть, возде́йствовать

    18) со словами километр, миля и т. п.; покры́ть, преодоле́ть какое-л. расстоя́ние

    uçak beş bin kilometre yaptı — самолёт преодоле́л пять ты́сяч киломе́тров

    ••

    yaptığı hayır ürküttüğü kurbağaya değmemekпогов. ≈ оказа́ть медве́жью услу́гу

    - ben onsuz yapamam
    - ben okumadan yapamam
    - yapma!
    - yapmayın! / yapmayınız!
    - yapma çocuğum
    - saat bozulur!
    - onca yolu iki saate almışlar. - Yapma!
    - yaptığını bilmiyor
    - yapmadığını bırakmamak
    - yapmadığını kalmamak

    Türkçe-rusça sözlük > yapmak

  • 4 yapmak

    "1. /ı/ to make; to build, construct, fashion; to create; to manufacture; to produce; to prepare. 2. /ı/ to do; to busy oneself with (something); to do (something) (as one´s regular work or occupation); to carry out, perform; to effect, execute: Ne yapıyorsun? What´re you doing? Başka ne yapayım? What else can I do? Haldun öğretmenlik yapıyor. Haldun teaches./Haldun´s a teacher. 3. /ı/ to repair, fix (something). 4. /ı/ to cause, bring about (an illness). 5. /ı/ to be (used with reference to the weather): Geçen kış çok kar yaptı. It snowed a lot last winter. 6. /ı/ to make, acquire (money). 7. /ı/ to produce (offspring). 8. /ı/ (for a vehicle) to do, go, travel at (a specified speed). 9. /ı/ to make (someone, something) (reach a certain state): Bu ilaç beni iyi yaptı. This medicine made me well. İstanbul´u İstanbul yapan odur. That´s what makes Istanbul Istanbul./That´s what makes Istanbul what it is. Oğlumu doktor yapmak istiyorum. I want to make a doctor of my boy. Orayı muz bahçesi yapmalısınız. You ought to make that bit (of land) over there into a banana grove. 10. to do, act, behave: Gelmekle iyi yaptın. You did well to come. Fena mı yapmışım yani? So somebody reckons I´ve behaved badly, eh? 11. /ı/ to be occupied with (the doing of something): Stajımı o hastanede yaptım. I did my internship in that hospital. Lise öğrenimini Sen Jozef´te yaptı. He got his high school education at St. Joseph´s. 12. /a/ to defecate (in/on); to urinate, wet: Çocuk yine yatağına yapmış. The child´s wet the bed again. 13. /ı/ to harm, do (someone) harm: Beni kızdıran kişiyi yaparım! I don´t let anybody who crosses me get off easy!/The person who crosses me is in for it! 14. /ı/ to do, arrange: Şayeste, saçını Şahinde´ye yaptırdı. Şayeste had Şahinde do her hair. Gülfidan, bir daha yatağını yapmadan kahvaltıya gelme ha! Gülfidan, don´t you let me catch you coming to breakfast again without first making your bed! 15. /ı/ to make or describe (an arc, a curve, a bend, etc.): Yol orada viraj yapar. The road makes a bend there. 16. /ı/ slang to do it to, have sex with. Yapma! 1. Leave him/her/them alone! 2. Leave it alone!/Stop it!/Cut it out!: Yapma Eda, kırarsın! Leave it alone, Eda! You could break it! 3. Oh go on!/Go on! (used to express disbelief): Yapma! Şaka söylüyorsun! Go on now; you´re kidding me! yapmadığını bırakmamak/yapmadığı kalmamak to do everything in the book to annoy or upset someone: Ayhan yapmadığını bırakmadı; onun sepetleneceği kesin. Ayhan´s committed every crime in the book; he´s sure to be fired. O gün söylediklerine itiraz ettim; ondan bu yana bana yapmadığı kalmadı. I objected to what she said that day, and since then she´s done everything possible to harass me. yaptığı hayır ürküttüğü kurbağaya değmemek for (someone´s) well-meant help to do more harm than good."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > yapmak

  • 5 yapmak

    yapmak <- ar> v/t machen, tun; herstellen; reparieren, fam wieder machen; z.B. Krankheit verursachen; tun ( gibi als ob); (krank, reich usw) machen; machen (zu; z.B. zum Doktor); Frieden schließen; Tor schießen;
    fren yapmak bremsen;
    görev yapmak fungieren, tätig sein, die Aufgabe haben (als);
    -lik yapmak: z.B. öğretmenlik yapmak als Lehrer tätig sein;
    iyilik yapmak etwas Gutes tun;
    mil (oder kilometre) yapmak Meilen ( oder Kilometer) zurücklegen, schaffen;
    sıcak yapmak heiß sein;
    yol yapmak Strecke zurücklegen, schaffen;
    -e yapmadığını bırakmamak jemandem nur Böses zufügen;
    yaptığını bilmemek nicht wissen, was man tut;
    iyi yaptınız da geldiniz wie schön, dass Sie gekommen sind;
    yapma! lass das!, nicht doch!; Donnerwetter!, ist nicht möglich!

    Türkçe-Almanca sözlük > yapmak

См. также в других словарях:

  • yapmadığını bırakmamak (veya koymamak) — bütün kötülükleri yapmak Şakir Efendi ye garaz olmuşlardı. Ona yapmadıklarını bırakmadılar. M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yapmadığı kalmamak — 1) kendisi için zararlı olan birçok iş yapmak 2) yapmadığını bırakmamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»